Genel Sosyalleşmek Adına Anti-Sosyalleşiyor muyuz? By Tunc Yenihayat Posted on 28 Nisan 2017 9 min read 0 0 1,889 Paylaş ! Facebook Paylaş ! Twitter Paylaş ! Google+ Paylaş ! Reddit Paylaş ! Pinterest Paylaş ! Linkedin Paylaş ! Tumblr Sosyalleşmek son zamanlarda hayatımızın belki de en önemli unsuru oldu ki bu bağlamda NASA teknolojisini ceplerimize doldurur olduk. Çocukluğumu hatırlarım da babam ticaret yaptığı için annem babama cep telefonu almıştı. Adı Ericcson 628’di. O zamanlar Ericcson batmamış ve Sony tarafından satın alınmamıştı ve cep telefonları sadece aramak ve mesaj atmaya yarayan bir iletişim aracıydı. Sonra renkli ekranlar geldi ve telefonlar kamera olarak kullanma, not defteri, rehber, takvim ve birçok özellik eklendi ki bence en büyük sıçrama internetin cep telefonlarına gelişiydi. Çünkü şu an telefonunuzda internet yoksa ne mevcut özellikleri nede batarya sorunu yaşıyoruz. Günümüzde Samsung S8 in çıktığını varsayarsak, halen S4 mini kullanan biri olarak. İnternetim kapalı olunca cep telefonum sadece arama Sms hatta fotoğraf çekimiyle beraber 1,5 gün gidiyor. Telefonumun da 3. yaşını doldurmak üzere olduğunu hatırlatmak isterim. Konu başlığımıza dönmek gerekirse bu mevcut gelişmelere Facebook vb. sitelerin uygulama haline gelip cep telefonlarımızdan rahatça ulaşabildiğini eklersek telefonun hayatta yeri daha ön plana çıkmış oldu. Fotoğraf paylaşma önce sadece anı paylaşımı iken selfie çılgınlığı icat olunca paylaşımdan çok hava atmaya hatta sevgili bulmamız için bir çöp çatanlık icadına kadar ilerledi. Ve çoğumuz cep telefonunu aldığı günden beri kapatmamıştır bile. Mevcut gelişmeler bize ne kadar özgürlük verdiğini düşünsekte sanıldığından çok aslında tutsaklık verdi. Neden diyecek olursanız artık sürekli bir şeylere kısa sürede ulaşabiliyoruz ancak aynı zamanda da birçok şey bizim özel hayatımıza kolay ulaşır oldu. Özel anlarımız, yatak odamız, evlerimiz, ilk öpücük, çocuğumuzun doğum anı vb. birçok özel hayatımız sosyalleşme çerçevesinde herkes tarafından görülebilir oldu. Tabi güvenlik seçenekleri mevcut ama günden güne bu anlayış da gevşeme eğilimi içinde olup, tam tersi paylaşmayan anti sosyal oldu. Ama unutulan bir şey var. Bu sosyal medya içinde eski tabirle sörf ederken telefonlara ayırdığımız zaman. Araştırmalar doğrultusunda gün içinde ortalama 5 saatimizi telefonlarımıza ayırır olduk. Etrafta birbiri ile hiç konuşmayan telefona gömülmüş onlarca insan görmek artık standartlaştı. Hatta bunlardan biri olarak gerçekte ne kadar yalnız olduğumuzu unutuyoruz. Çünkü sosyal hesaplarımızda yüzlerce insan var ama ortak sosyal alanda muhabbet edeceğim tek kişi bile yok. Ve buna da gerek yok çünkü cep telefonumuzda bununla ilgili onlarca uygulama seçeneği mevcut. Bu sebeple arkadaş edinmeye ya da var olan arkadaşlarımızı uzun süre tutmaya ihtiyaç duymuyoruz. Hatta kariyer.net gibi iş bulma uygulamaları da aynı özensizliği mevcut işlerimiz için uygulamamıza sebep oluyor. Hatırlarımda babalarımız bir işe girer belki 20-30 sene çalışırdı ama bizler en fazla 6 ay, 1 yıl çalışınca da müdürlüğe bile yükselebiliyoruz. Lütfen yanlış anlaşılmasın hızlı erişim kötü şey demek istemiyorum ancak bu imkân bizim kolay vazgeçmemize sebebiyet vererek hayatımızı hızlı tüketip, sonunda tükenmişlik sendromuna girmemize neden oluyor. Ve birçoğumuz 25 yaşında kendini 50 yaşında kadar yorgun hissediyor ki bunu bir önceki neslimize anlatmakta güçlük çekiyoruz. Çoğu zamanda tembel, tatminsiz, şımarık, ne istediğini bilmeyen damgası yiyoruz maalesef. Anlaşılmama sonucunda ülke bazında 3 milyon anti depresan kullanan insanımız oluyor maalesef. İnsanlarımız arası yüz yüze ilişkilerimiz zayıflıyor, sabrımız ve anlayış katsayımız eksiliyor. Bitirmek çözmekten daha kolay seçenek oluyor. Sosyal iletişim yüz yüze gibi olmaması sonucu İnsanlardan uzaklaşıyor, kendimize dönüyor ve daha çok üzülüyoruz. Evlerimiz insanlarla değil hayvanlarla doluyor hatta taşıyor. Evlerimiz büyük aile evlerinde dairelere, dairelerden minik odalara bölünüyor. Eskiden annem anlattığına göre kocaman bir salonda otururmuş herkes ama artık herkes kendi odasında oturuyor. Misafirlik kavramı bitiyor. Ve belki de en acısı yaşlılar yurdu sayımız artıyor. Şu an evlenen her iki çiftten biri boşanıyor maalesef. Yalnızlaşan insanlarımız bazıları ilaç vb. ile kurtarıyor belki ama bazıları intihar ya da şiddete eğilimi artıyor maalesef. Sosyalleşmek adına neler yaşadığımızı dilim döndüğünce sizinle paylaşmak istedim. Sabrımızı, zamanımızı, ailemizi, iş hayatımızı kaybediyoruz. Ve bunların hepsini günümüzün sosyalleşmesi için yapıyoruz. Şimdi size sormak isterim sizce bu sosyalleşmek mi? Anti sosyalleşmek mi? Bunu sizin yorumunuza bırakıyorum. Yazımı okuduğunuz için teşekkürler Saygılarımla; Tunç YENİHAYAT